2 Ekim 2010 Cumartesi | By: Necmettin Tetik

LOREENA McKENNITT GERİ DÖNÜYOR!

Kadim mitolojide Musa’lar olarak bilinen; Klio, Euterpe, Thalia, Melpomene, Terpsikhore, Erato, Polymnia, Urania ve Kalliope adında 9 tane kız kardeş vardır. Her biri farklı sanat dallarının ilham perisi olup inanışa göre “Pieria” ve  “Helikon” dağlarında yaşarlar. Mütevaziliğinden mi kaynaklıdır bilinmez ama bu perilerin annesinin adı aslında  Loreena McKennitt’tır!
Bazı ruhlar özeldir. Tanrı tarafından kutsanırlar ve bu dünyada yapacak işleri olur. İşte kızıl saçlı ilahe McKennitt da bunlardan biri bence.
Benim Loreena McKennitt  masalıyla tanışmam ve dahi kendimi bir “Elf” olarak karıştırmam 90’ların başına dayanıyor. İlk aldığım albümü daha dün gibi hatırlıyorum “Visit”ti. Daha ilk dinleyişte öyle beğendim öylesine büyülendim ki bu “Ziyaretçi”yi hiç yollamamak üzere kalbimin mahallesinde en sevdiğim komşum ilan ettim! Ardından efsane albümü “The Mask And The Mirror” (Maske ve Ayna) geldi ve o yıldan bu yana arşivimin en tepesine, ruhumun sevgi manzaralı odasına kamp kurdu.
Size kalkıp Loreena McKennitt’ın diskografisini yazacak halim yok. Zaten bilen onu biliyor. Bu yazı sadece Loreena’yı tanıma, kullanma kılavuzu tadında bir yazı olsun istiyorum. Onun ayrıcalığını, sihirini, hayat hikayesini, müziğini ve yolculuğunu kendiniz keşfedin istiyorum. Tabii ki onun bendeki çağrışımlarını sizlerle paylaşarak…

        
Benim için o, çocukluğumdaki çizgi filmlerdeki, okuduğum masallardaki kanatlı melek figürlerini hatırlatan kadındır. Tanrıların müzik aleti olan arpı çalan ruh seyyahıdır kendisi…
Onun melodileri yağmurdan sonraki toprak kokusuna benzer ve sevgilinizin gözlerindeki parıltı kadar kutsaldır. (Bana inanmıyorsanız müziği çalarken bakın sevdiğinize!)
Her dinlediğimde aklıma “Elf” müzikleri gelir ve ruhumu adeta Tolkien’ın orta dünyasının bozkırlarında dolaştırır. Shakespeare’deki bir tutam ölümsüzlük tozuna benzer ve utangaç bir bulutun kanadına tutunup iç yolculuğunuzu kuş bakışı seyretmeniz için nefis bir kılavuzdur büyülü sesi…
Eğer yorgun, sinirli, anlamsız ya da aşıksanız daha doğrusu nasıl bir ruh halinde dahi olduğunuzu bilmiyorsanız bu su perisinin sesine bırakın kendinizi… Veya yağmurlu bir kış günü yolunuz Efes’e, Meryem Ana’ya düşerse bırakın arabanızda size eşlik etsin… Bir de onun müziğinin ışığında seyredin o muazzam görüntüyü! Fonda Marco Polo veya Mystic Dream çalarken heybetli ve sisli dağların size bakmasına izin verin!
Ve ne yapıp edip 12 kasım günü (bakın şimdiden söylüyorum, sonradan demedi demeyiniz sevgili okuyucum!) yeni albümü olan “The Wind That Shakes The Barley”i (Özgürlük Rüzgarı) mutlaka edinin!
Sevdiği kadını bırakıp İngilizlere karşı savaşa giden bir gencin öyküsünü anlatan, 18. yüzyıla ait İrlanda halk ezgisini bir de Loreena McKennitt’ın kendi yorumuyla dinleyin. İnanın bana o hüznü iliklerinize kadar hissedecek ve o hikayenin bir parçası olacaksınız! 
Madem ki albüme adını veren bu hikayeden bahsettim o halde daha da anlamlanması için kısaca konusundan da bahsedeyim…
 19. yüzyılda İrlanda’lılar dağa çıkarlar. Ceplerinde keskin açlıklarını gidermek için sadece arpa taneleri vardır. İngiliz askerleri ile girdikleri çatışmadan sonra, cesetleri yine İngilizler tarafından, öldürüldükleri yere gömülür. Ve yattıkları yeri kimse bilmez.  Ta ki, ceplerindeki arpa taneleri toprakta yeşerip filiz verinceye kadar…
Albümün çıkış tarihi ayrıca doğum günüme denk geldiği için buradan da kızıl saçlı ilahe Loreena McKennitt’a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum! (Böyle bir doğum günü hediyesi çok hora geçti!)
Ve siz de bu albümü önceden kısa kısa dinleyerek şimdiden heyecanlanmak istiyorsanız aşağıda linki açıp, “Hear The Music”  yazan yere tıklamanız yeterli olacaktır!
Necmettin TETİK

Blogger tarafından desteklenmektedir.